EDEBİYAT DEFTERİ ve Oyhan Hasan Bıldırki'den Sevgilerle
 
Edebiyat Defteri
Dolaştıkça Dolaş Haydi  
  Ana Sayfa
  Şiir Yağmuru
  Gökten Üç Elma Düştü
  Sopa Gülü
  Gülebilmenin Bedeli
  Eserlerimden Biri
  Hayat Hikayem
  => Görüşme
  Oyhan ve Anketleri
  Edebiyat Siteleri
  Ziyaretçi Defteri
  Haberler
  Foto Galeri
  Edebiyat Postası
  Nerden Nereye
  İletişim
  Edebiyat Defteri Abone Ol
  Ara Bul Bak
  Vidyo Resimler
  Sunular
  Müzik Dinle
  Doğum Gününüz
  Bize Gelenler
  Kendi Siteni Ekle
  Son Şiirlerim
  Kitaplar
  Kırk Küçük İnci
  Atatürk Köşesi
"Bu sitede yer alan tüm yazıların her türlü telif ve tasarruf hakkı Oyhan Hasan Bıldırki yahut yasal temsilcilerine aittir."
Görüşme

      Bana göre insan, yaşadığı çağın, devrin aynası olmalıdır. Yaşadıklarından değerli bulduklarını, kendisinin dışındakilere de aktarmalı, onlarla bazı şeyleri paylaşabilmelidir.

Oyhan Hasan Bıldırki

      Oyhan Hasan Bıldırki İle Öykücülüğü Üzerine Bir Görüşme

      "KARAKULAK: 1969 yılından bu yana yazıyorsunuz. Bu zaman dilimine, iki şiir, bir seçki, bir roman, dört öykü kitabı sığdırdınız. Bu arada, aralarında Beşparmak dergisinin de bulunduğu değişik dergilerde, yazılarınız, öyküleriniz çıktı. Son olarak da; "Kar Üstünde Kan Damlası" adlı öykünüz, Ömer Seyfeddin Hikâye Yarışması Seçiciler Kurulu Özel Ödülü'nü aldı. Önce, bu yazma yoğunluğunun gizi nedir, diye sormak istiyorum.
      BILDIRKİ: Bir düzeltme yapmakla işe girmek istiyorum. Benim yazı hayatım 1969'lardan çok daha önce başladı. Bu yıla gelene kadar, yerel gazetelerle dergilerde birçok şiir, hikâye ve diğer yazılarım yayınlandı. Bu dönem, arasına iki kitap sığdırmama rağmen, benim amatörlük dönemimdir. 1969 yılı, Türkiye çapında yankı bulabildiğim yıldır. Bana göre insan, yaşadığı çağın, devrin aynası olmalıdır. Yaşadıklarından değerli bulduklarını, kendisinin dışındakilere de aktarmalı, onlarla bazı şeyleri paylaşabilmelidir. Böyle bir tutum, toplumun diğer kesimleriyle ortak değerlerde buluşmamızı sağlar. Yaşadıklarımızdan tat almaya başlarız. Yaşadığımızın farkında oluruz. Aslında ben, çok ve sık yazan bir yazar değilim. Yazmaktaki amacım, okumaya olan tutkunluğumun sonucudur desem, bana inanmayacaksınız. Ne var ki, temel sebeplerden ilki budur. Sonra diğer sebepler, "arap saçı" gibi sıralanır gider. Söz gelimi, diğer insanlara da söyleyecek çok şeyim var. Bütün bunları anlatmak, yaşadığım çağın şahidi olmak istiyorum. Çağın nüanslarını yakalamak, okuyucunun dikkatini bu noktalara çekmek istiyorum. Aslında yaşamak, ölümsüzlüğe ulaşmak için yazıyorum. Yazmak benim için bir tutku, vazgeçemediğim tükenmez bir sevdadır.

      KARAKULAK: Aldığınız ödül ve genel olarak "ödüller"konusunda düşünceleriniz nedir?
      BILDIRKİ: Aldığım ödül, benim Türk hikâyeciliğinde hangi noktada olduğumu gösteren bir mihenk taşıdır. Fark edilmiş olmanın, beğenilmenin, kendine özgülüğün değerlendirilmesi sonucunda doğan bir göstergedir. Burada, bir şeyi açıklamadan geçmek istemiyorum. 1995 yılı Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması'nın ince esprisi, Türk yazarlarının yanında, Türkçe yazan yazarlara da açık oluşuydu. Anılan yarışmada 217 hikâye, değerlendirme jürisinin tezgâhından geçmiştir. Benim için önemli olan budur. Bana gelince, herhalde ben, aldığım ödüllerin de önemini kavrayamadım. Onlardan hiçbirini, yayınladığım bir eserimin kapağında, damga olarak kullanmadım. Neden demeye hazırlandığınızı görüyorum. Benim amacım, yazdıklarımın ticaretini yapmak değil, her şeyden önce okunmak, tekrar tekrar okunmaktır. Bu sonuca ulaştığımı da çok iyi biliyorum. Kitabevi raflarında, yayınevi depolarında uzun zaman kalmak istemiyorum. Zaten okuyum da beni, bu konuda yalnız bırakmıyor. 1994'te üçüncü baskısını yapan "Bir Başka Şafak", hayli kabarık bir sayıda basılmasına rağmen, yok satıyor. Tadımlık veya ilaç için bile arasınız, bulamazsınız. Ben, eserlerimi ödüller, raflar, depolar için değil, okuyucularım için yazıyorum.
      "Ödüller" konusuna gelince, bu türlü mizansenler daha sık, daha çok diğer yazı türlerini de içine alacak biçimde düzenlenmelidir. Yalnız, bu düzenlemelerden amaç, kazananı önceden belli olanı, öne çıkarmak için olmamalıdır. Reklâma çıkma veya çıkarma anlayışı da terk edilmelidir. Biz, güzellik yarışmasına katılmadığımızın farkındayız. Fakat derece alan güzellere, gıpta ediyoruz. Edebiyatçıya biçilen ödül de, en az onlara verilenlerin miktarına ulaşmalıdır. Bu konuya maddî açıdan yaklaştığımı sanmayın. Biz, o sahayı çoktan aştık. Sanatçı ölümünden sonra değil, yaşarken desteklenmelidir. Yoksa bu işten vazgeçilmeli, yazarı, okuyucuyla kucaklaştıracak daha değişik ve anlamlı yollar bulunmalıdır. Gerisi, havanda su dövmektir.

      KARAKULAK: Öykülerinizde genellikle Büyük Menderes Ovası'nın çevresinde yer alan insanları anlatıyorsunuz. Aynı çevreyi, ünlü romancımız Samim Kocagöz, Sökeli öykü yazarı O. Zeki Özturanlı da yazmıştı. Aynı dönemlerde de "köy ve kasaba romanı" yazmak, uzun tartışmalara neden olmuştu. Sizin bu konulardaki yaklaşımınız nasıl?
      BILDIRKİ: Her İnsan gözünü, doğduğu çevrede açar. Ben de, Büyük Menderes Ovası'nın hikâyelerini, efsanelerini, türkülerini, mani ve masallarını dinledim. Önce, bu çevredeki insanları tanıdım. Onlarla kâh boğuştum, kâh seviştim. Bu yüzden, onları anlatmakla işe başladım. "Mum, dibine ışık vermez"miş. Öyle derler. Bu yargıyı sevmeyişimden olmalı, önce kendi canlarıma yâr olmak istedim. Kaynağımı inkâr etmemek için, söze, önce onlarla başladım. Fakat, hikâye ufkum, yalnız onlarla sınırlı değil. Bu ufkun içinde, İran-Irak, Bulgaristan, Yunanistan ve Kıbrıs da yer alıyor. Ülkemde beraber yaşadığım diğer bölgelerin insanları da hikâyelerimde boy göstermişler, sevinçleri, acıları ve umutlarıyla kendilerini anlatmışlardır. Benim derdim, dar çevrenin değil, bütün Türkiye coğrafyasının insanını anlatmaktır. Samim Kocagöz ve O. Zeki Özturanlı'yı, çok iyi tanıyorum. İkincisi, komşularımızdan birinin adaşıdır. Şimdi yaşayışını çiftçilik yapmakla sürdüren Osman Zeki'ye, babası, benim ısrarım üzerine, adını vermişti. 
      Yalnız, her yazarın, farklı bakış açısı vardır. Biz üçümüz, sacayağı gibiyiz. Birimiz olmazsa, çok şey fark eder. Bakış açılarımızın farklı olmasına rağmen, üçümüzün de bir ortak noktada birleştiğini biliyorum. Yaşadığımız bu toprakları vatan yapmak, bu topraklara "Mühür" vurmaktır. Hem, anlatılacak o kadar çok şey var ki, bu ovaya üç yazar, az gelir.
      "Köy ve kasaba romanı" tartışmaları, ideolojik sebeplere dayalı olarak yapılmıştı. Bazıları, o günlerde, erişemedikleri ciğerlere, "mundar" demenin, böyle söylemiş olabilmenin de ucuzluğuna yatmışlardı. Bu, bir yerde, kıskançlık gibi bir şeydi. Hazımsızlıktı. Orhan Veli ve arkadaşlarının "garipsenmesi" gibi bir şeydi. Geldi, geçti. Fakat zaman, değeri ve değerliyi ortaya çıkardı. "İnce Memed"i kaldırıp atsanız Yaşar Kemal'den, "Başakçılar"ı da görmezden gelseniz Özturanlı'dan, "Onbinlerin Dönüşü"nü yok saysanız Samim Kocagöz'den geriye, elle tutulacak hangi eser kalır? Kemal Tahir'i, Tarık Buğra'yı, Atilla İlhan'ı veya İlhan Tarus'u unutursanız, Türkiye'yi, bu toprağın insanlarını sevemezsiniz. Fildişi kulenize kapanır, sınırlarınızın dışına taşmaz, gerçek hayatı tanımazsınız. Ne korkunç bir şey, değil mi?

      KARAKULAK: Bir konuşmanızda, "Şiir benim için öykülerimin, romanlarımın ön hazırlığı, bir kışkırtmasıdır." demişsiniz. Sizde şiir, bu konumunu sürdürecek mi?
      BILDIRKİ: Arada sırada yayınlanmasına göz yumduğum şiirlerim varsa da, şair olma iddiasında değilim. İlk yayınlanan yazım, bir sevgi şiiridir. Fakat ben, bir yerde şiiri, kendim için yazıyorum. Şiiri, hikâyelerimin ön bahçesi olarak düşünüyorum. Orada çakan kıvılcımları, hikâyelerime taşıyorum. Bir yerde konuya girmek için, arada bir şiir yazarak, alıştırma yapıyor, ısınma turlarına çıkıyorum. Bunda da, amaçladığım sonuca ulaştığımı sanıyorum. En uzun hikâyemin bile, bir solukta, kesintisiz okunma hissini okuyucuya vermesi, şiirden kaynaklanıyor. Bir yerde de, şiirle yoğrulurken, aslında hikâyeyi yazan kalemimi sivreltiyorum. Şiir, duygulu, kısa, noksansız anlatmanın en kestirme yoludur. Ben, şiirsiz yapamam.
Hele hikâyesiz? Asla!

      KARAKULAK: Yeni tasarılarınız?
      BILDIRKİ: Emekliliği olmayan mesleklerden birinin, belki de yalnızca birinin, yazarlık olduğunu sanıyorum. Edebiyatçının kalemi, son nefesle birlikte susar. Bunun dışında, sepette daima bir şeyler bulunur. Onlar için sancılar çekilir, doğuma yatılır. Önümüzdeki günlerde, "Kar Üstünde Kan Damlası"nı basmak, okuyucuma ulaştırmak istiyorum. "Kırk Küçük İnci" ve "Dil Çerezleri" de öyle. Bunlarla iş bitecek mi? Hayır! Başta da belirttiğim gibi, yaşadığım çağa ayna olabilmek, çağın nabzını tutabilmek için, yazmaya devam edeceğim. Yakın çevremdeki yerel gazetelerde, köşe yazılarına devam ediyorum. Bundan amacım, yetişmemde emeği geçenlere yardımcı olmaktır. Ayrıca yerel televizyonlarımız için tasarladığım bazı projelerim var. Zamanı gelince, bu çalışmalar da seyirci karşısına çıkacak.

      KARAKULAK: Son olarak söylemek istedikleriniz?
      BILDIRKİ: Bu sorunuzu, neden hikâyede ısrarlısınız şeklinde değiştirmek istiyorum. Hikâye, edebiyattaki en zor dallardan birisidir. Zaman, hızla akıp gidiyor. Günümüz insanı, geçim derdinin telâşına düşmüş. Bu yüzden olsa gerek, okumaya soğuk. Siz, gazetelerin şu kadar sattığına bakmayın. Onlar, şans dağıtmayı bir yana itseler, bu kapıyı açmamış olan ağırbaşlı gazetelerimizin durumuna inerler. Günümüz insanını, okuma isteğiyle barıştırmak gerekir. İşte bunun için hikâyede ısrarlıyım. Ayrıca benim, insanlarımıza söyleyecek, anlatılması gereken çok şeyim var. Onların hiçbirine kıyamadığım için, ille hikâye diyorum. Teknik açıdan hikâye zor bir türdür. Ben, zoru başarmaktan da zevk alıyorum.

      KARAKULAK: Teşekkürler.
      BILDIRKİ: Gördüğüm ilgiye karşı, ben de teşekkür ederim." (1)

     
Yaşar KARAKULAK

     
EK:
      (1) KARAKULAK Yaşar, BEŞPARMAK A.K.S.D. Sayı: 66 s. 2 vd. / Mart-Nisan 1995

Şimdiye kadar 88046 ziyaretçi (182925 klik) kişi burdaydı!
Öteberi Sandığı  
   
Facebook beğen  
 
 
Resimlerim  
 
 
Zamana İz Düşmek  
 
Myspace Stuff

Calendar Provided By : Edebiyat Defteri

 
Burdan Geriye Dön  
 
Ana sayfaya geri dön =>
Şiirlerimi okumak için tıklayın.
 
Radyo Dinle  
 

Çiçekli Dağlar

Pictures in a Scroll Box
 
Bu tasarım Oyhan Hasan Bıldırki tarafından yeniden düzenlenmiştir. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol